Almanya’ya “En Gergin” Ziyaret
Bir ülke ile ilişkinizde, aranızda aslında olmayan bir mesele ve hatta üçüncü bir ülke ile ilintili kriz çıkartmak ne kadar mantıklı bir dış politika hamlesidir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 17 Kasım’da üç yıl aradan sonra Almanya’yı ziyaret edecek. Diğer bir deyişle, Angela Merkel’in 2021’de siyaseti bırakması ve Sosyal Demokrat Olaf Scholz’un Şansölye seçilmesi ertesinde ilk Almanya ziyareti bu Erdoğan’ın. Ve bu ziyaret, AK Parti hükümetinin şimdiye kadarki en gergin ortamda gerçekleşecek Almanya teması olacağa benziyor.
Üstelik de, gerginlik vesilesi Türkiye ve Almanya’nın kendi aralarındaki bir meseleden kaynaklanmıyor. İki ülkenin arasını geren konu, devlet dışı bir aktör: Hamas.
Almanya ve Türkiye’nin Gazze Savaşı’na çok farklı yaklaşımları olması, kendi aralarında bir krize dönüşecek boyuta gelmek zorunda mıydı?
Elbette değildi: Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Riyad Zirvesi’den dönüşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisi Almanya ziyaretinde gündeminde Gazze Savaşı’nın olacağının mesajını veren taraf oldu.
Erdoğan, Riyad’dan dönerken; “Bu ziyaretimizde de Batı’ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı’nın en güçlü ülkesi Avrupa’nın Almanya olması hasebiyle de oradan Avrupa’ya bir ses olur” demişti. Ve sözlerine şunları da eklemişti:
“Almanya ziyareti birçok şeyleri deşifre edecek diye düşünüyorum. Hamas’la ilgili Avrupa Birliği, aynen İsrail gibi düşünüyor. Ama biz onlar gibi düşünmedik, düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Çünkü ben Hamas’a Filistin’deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum. Onların bakışıyla aynen bakmıyorum. Şimdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman bir siyasi parti, öyle bakılıyor. Şimdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki ‘Hamas bir terör örgütüdür’ diyelim istiyorlar. Hayır arkadaş terör örgütü değildir. Tam aksine topraklarını koruma mücadelesi veren, müdafaa eden, vatanları için savaşan insanlardır. Aramızdaki bakış açısı bu kadar farklı.”
Almanya Şansölyesi Scholz ise, Erdoğan’ın İsrail’e yönelik “Faşizm” suçlamasını “absürt” olarak niteledi: üstelik de, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis ile olan basın toplantısında…
Scholz’un, Erdoğan’ın “faşizm” suçlamasına karşı, İsrail’in bir “demokrasi” olduğuna vurgu yapan açıklamasında açıkça söylemediği ama imasını yaptığı Ankara’nın asıl kendi siciline bakması gerektiği idi.
Yatırım ve askeri ticaret gündem olacaktı…
“Normal şartlar” altında, Erdoğan’ın Almanya ziyaretinde, Türkiye’nin ekonomisinin çok da ihtiyacı olan “dış yatırım” meselesi ile askeri olarak da, Ankara’nın Eurofighter Typhoon savaş uçakları alması gündemleri temel konulardı. Almanya ile olan ticaretin, 45 milyar dolardan, yaklaşık %10 artışla 50 milyar dolara çıkarılması hedefi, 2023’te Türkiye’nin seçim gündemi de geride bırakıldıktan sonra, iki ülke arasındaki en önemli konulardan biriydi.
Diğer bir başlık da, Ankara’nın 20 ve hatta üzeri sayıda Eurofighter Typhoon jetlerini satın alma talebiydi. Bu konunun üzerine bir bardak soğuk su içilmesi muhtemel.
Son derece gereksiz biçimde; Filistin halkının haklarını savunmak yerine, “Hamas için lobi bürosuna” dönüşmenin böyle bedelleri var. Neden, Hamas ile 7 Ekim’de rehin alınan İsrail ve diğer ülke vatandaşları ile ilgili müzakereleri perde arkasından yürüten Katar da dâhil olmak üzere hiçbir bölge ve ötesinde dünya ülkesi böyle bir canıgönülden resmî sahiplenme cengâverliğine girişmiyor? Neden Ankara, Hamas’ın halkla ilişkiler ve promosyon faaliyetlerini yürütürmüşçesine bir dış politika söylemi benimsiyor? Böyle bir dış politikasının Türkiye’nin yararına olmadığı âşikar; Filistin halkının da öyle. Bir kere, Türkiye’nin İsrail-Filistin Meselesi konusunda garantör olma iddiasının artık bir mümkünâtı kalmadığını söyleyebiliriz.
Arap Ligi-İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın Riyad Zirvesi’nde çıkan sonuç bildirisinde Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ), Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yapılıyor ve: “Tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme” çağrısı yapılıyordu. Bu bildirinin altında Türkiye’nin de imzası var. Ankara için Almanya ile kriz yaşatacak kadar hayati ise Hamas, neden Riyad’da bu bildiriye itiraz edilmedi?
ABD ile F-16, Almanya ile Eurofighter açmazı
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin F-4 savaş uçakları filosunu artık emekliye ayırması zamanı geldi de geçiyor. Önümüzdeki dönemin kilit güvenlik meselelerinden biri, TSK Hava Kuvvetleri’nin envanterinin modernizasyonu. 2019’dan beri, Rusya ile olan S-400 alışverişinden dolayı, Türkiye’nin F-35 programı dışına itilmesi söz konusuydu bilindiği üzere.
ABD ile 40 adet F-16 savaş uçağının satışı konusunda pazarlıklar ise sürüp duruyor; Biden Yönetimi, adresin kendileri değil ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi olduğunu söylüyor. 2023’ün ilk yarısında Türkiye’deki yoğun seçim gündemine rağmen Cumhurbaşkanlığı’nı temsilen İbrahim Kalın’ın, ABD Büyükelçisi Jeff Flakes’in desteğiyle Kongre’de F-16 vetosunun başını çeken isimlerle görüştürülmesi söz konusu olmuştu. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu eski başkanı ve Türkiye’ye F-16 vetosunun başını çekenlerden Bob Menendez’in yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarıyla, bu Eylül’de devre dışı kalması Ankara için bir dönüm noktası olabilirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Ekim sonunda İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’ye gönderilmesini onaylayarak, F-16 pazarlığın kendi tarafına düşen kısmını yerine getirmiş gözüküyordu.
Fakat, Ekim sonunda bile ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi’nin yeni başkanı Ben Cardin, İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye tarafından yeşil ışık yakılmasının F-16 satışının “gündeme alınması için ön şart olduğunu”; fakat tek başına yeterli olmadığını belirtiyordu.
Cardin’in, ABD’li Kongre üyelerinin Türkiye’ye F-16 satışına onay vermeden önce ele alacakları konular arasında Ankara’nın Hamas tutumu da olacağa benziyor. Cardin’in bu açıklamalarını yaptığı zaman, ABD Kongresi’nden üyelerin Dışişleri Bakanı Antony Blinken’a, Hamas’ı resmen terör örgütü ilan etmemesi halinde Türkiye’ye yaptırım uygulanması çağrısında bulunan bir mektup yolladığını unutmayalım.
Tüm bunların ötesinde, ABD Hazine Bakanlığı’nın Hamas destekçilerine yönelik yaptırımları halka halka büyüyor.
Almanya da, Hamas destekçilerine yaptırımlar konusunu çok sıkı ele alıyor. NATO’nun Kasım sonunda Brüksel’de gerçekleştireceği bakanlar toplantısı öncesi TBMM’den İsveç’in NATO üyeliğine onay çıkması bekleniyordu. Bu onay çıksın veya çıkmasın, F-16 ve Eurofighter’lar konusunda bir gelişme beklemek şu aşamada gerçekçi değil.
Tuhaf olan, Ankara’nın dış ilişkilerinde hem Ortadoğu ülkeleri ve hem de Batı ile krizler silsilesi yaratacak biçimde Hamas’ın lobiciliğine girişmesi. Filistin halkının insan haklarını savunabilme, diplomaside ağırlık sahibi olabilme, kendi ulusal çıkarlarını önceleme; hepsine engel, akıllara seza bir dış politika seçimi daha.